Prostat kanseri erkeklerde en fazla görülen kanser türüdür ve akciğer kanserinden sonra en sık kansere bağlı ölüm nedenidir. Yıllarla beraber hem tanı konulma hem de görülme ihtimali artmaktadır. Her altı erkekten biri prostat kanseri olmakta ve yine her yüz erkekten üçü maalesef prostat kanserine bağlı olarak hayatını kaybetmektedir.
Prostat idrar kesesinin çıkışında bulunan ve idrar kanalının etrafını saran bir organdır. Her erkekte bulunur. Meni ile ilgili salgıları vardır. Yaşla beraber büyüme ve idrar yapımını etkileme eğilimindedir. Normal ağırlığı yaklaşık 18-20 gr civarındadır. En sık gördüğümüz problemleri iyi huylu büyümesi, kanseri ve enfeksiyonlarıdır.
Önemli Başlıklar
Prostat Kanseri Neden Olur?
Prostat kanserinin en önemli olma nedeni testosteron dediğimiz erkeklik hormonudur. Bu hormonun herhangi bir nedenle doğuştan üretilemediği hastalıklarda prostat kanseri olmaz ancak bu hormon prostat kanserinin ortaya çıkmasına neden olmaz, var olan kanserin devamını sağlar. Bir kişide testosteron ne kadar yüksekse o kadar çok prostat kanseri ihtimali vardır diyemeyiz.
Genetik önemli nedenlerinden birisidir eğer bir kişinin yakın akrabalarında (erkek kardeş, baba, dede) prostat kanseri görülüyorsa kendisinde de görülme ihtimali normalden daha fazladır. Bu nedenle yakın akrabalarında prostat kanseri olan erkeklerin bu hastalık için erken dönemde kontrole başlamaları önemlidir.
Prostat kanserinin beslenme ile ilişkisi zayıfta olsa vardır. Yağlı ve yüksek kalorili beslenenlerde prostat kanseri ihtimalinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir.
İyi huylu prostat büyümesinin bugünkü bilimsel verilere göre prostat kanseri ile yakın bir ilişkisi yoktur.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar çok fazla suçlanmakla beraber bugünkü bilimsel veriler prostat kanseri ile arasında kuvvetli bir bağ göstermemektedir.
Prostat Kanseri Ne Zaman Olur?
Bu hastalık yaşla beraber artma eğilimindedir. Prostat içerisindeki hücresel değişiklikler 40 yaşında başlar bu nedenle biz bu yaştan itibaren erkeklere belirli aralıklarla kontrol etmekteyiz. Yaşla beraber prostat kanseri görülme ihtimali artar, öyle ki “yeterince uzun yaşayan her erkek prostat kanseri olur” ifadesi çokta yanlış değildir. Ancak bu hastalığın özelliği ilerleyen yaşlarda ortaya çıktığında ilerlemesi daha yavaş ve takibi daha kolaydır. Ne kadar erken yaşta ve hastalığın erken döneminde tanı konulursa tedavinin başarı şansı o kadar yüksektir. Prostat kanseri ne kadar erken yaşta ortaya çıkarsa tedavisi o kadar uzun sürebilir ve klinik olarak daha önemli hastalıklar olarak karşımıza çıkar.
Prostat Kanseri Hangi Şikayetleri Yapar?
Prostat kanserinin belki de en sıkıntılı tarafı budur çünkü kendine has bir şikayet yaratmaz. Prostatın büyümesine bağlı olarak idrar yapımında değişikliklerin ortaya çıkması beklenen bir durumdur ancak bunu prostatla ilgili diğer hastalıklarda yapar. Ağrı, acı gibi idrar problemleri genellikle enfeksiyonlarda daha çok görülür. Prostat kanserinin kendisine ait bulguları genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkar. Kilo kaybı, kemik ağrıları, halsizlik bunlardan bazılarıdır. Ancak esas önemli olan bu hastalığa erken dönemde tanı koymak olduğu için ne kadar kontroller zamanında yapılırsa hastalığa da o kadar erken dönemde tanı konulur.
Prostat Kanserine Nasıl Tanı Konulur?
Erkeklerde kırk yaşından sonra prostatla ilgili değişikliklerin başladığını söylemiştik bu nedenle herhangi bir şikayet yapmasa bile kırk yaşın ardından prostat açısından bir üroloji kontrolünün yapılması önemlidir. İlk üroloji kontrolünden sonra kontrolünün sonuçları veya kişinin ailevi risk durumuna göre bir sonraki kontrolünün ne zaman yapılacağı üroloji uzmanı tarafından belirlenir. Eğer yapılan kontrollerde prostat kanseri açısından şüphe oluşturan bir bulgu elde edilirse kesin tanı koymak için prostat biyopsisi yapılması gerekir. Bu hastalığın tanısı prostattan alınan iğne biyopsileri ile konulur.
Prostat kanserini kesin olarak gösteren bir görüntüleme yöntemi yoktur ancak son yıllarda ilerleyen teknoloji ile prostata yönelik yapılan MR (manyetik rezonans) görüntüleme yöntemiyle oldukça iyi sonuçlar elde edilir. Üroloji uzamanı prostat yönelik yaptığı incelemede şüpheli bir durumla karşılaşırsa Multiparametrik Prostat MR incelmesi isteyebilir. Bu inceleme sonucunda prostatın içerisinde biyopsi alınması gereken odaklar varsa bunlar belirlenir bu MR incelemesinde PIRADS denilen bir derecelendirme sistemi kullanılır. Bu derecelendirme sisteminde 1 ile 5 arasında rakamlar vardır. PIRADS 1 prostat kanseri açısından riskin en az olduğu 5 ise riskin en yüksek olduğu seviyedir ancak bu incelemede bize kesin olarak prostat içerisinde kanser olduğunu söyleyemez ancak biyopsi için yönlendirebilir. Yani prostat kanserinin kesin tanısı iğne biyopsisi ile konulur.
Prostat Biyopsisi Nasıl Yapılır?
Biyopsi genellikle makattan yapılan ultrason eşliğinde ince iğneler ile prostattan alınan parçalar şeklinde yapılır. Lokal anestezi, sedasyon anestezi veya anestezi kullanılmadan da yapılabilir. Yapan kliniğin protokolüne göre 12-14 parça halinde biyopsi işlemi yapılırken daha az ya da daha fazla örnekte alınabilir.
Bu biyopsiler transperineal denilen başka bir yöntemle makat ve testisler arasından da uygulanabilir. Sonuç olarak yapılan işlem temelde prostatın belli bölgelerinden örnek alma esasına dayanır.
Prostat Biyopsisinin Riskleri Nelerdir?
Daha çok bağırsak yoluyla alınan biyopsi işlemlerinde çok sık olmasa da biyopsi sonrasında enfeksiyon görülebilir. Bu enfeksiyonlarda bir süre hastanede kalınarak damardan antibiyotik tedavileri uygulanması gerekebilir. Bunun dışında bir süre idrardan, meniden ve gaita ile kan gelmesi gördüğümüz bulgulardır ve genellikle takip edilir. Prostat biyopsileri temelde iyi tolere edilen ve başarı şansı yüksek inceleme yöntemleridir. Radyoloji doktorları veya bazı kliniklerde üroloji uzmanları tarafından yapılır. Alınan parçalar patolojik inceleme sonrasında tanı konulur.
Prostat Kanserinden Şüphelenilmesini Sağlayan Bulgular Nelerdir?
Üroloji kontrolleri sırasında prostata yönelik yapılan incelemelerin en önemlisi PSA denilen tahlildir. Bu tahlil Prostat Spesifik Antijen’in kısaltılmasından oluşur. Tüm dünyada en fazla kullanılan tümör göstergesidir. Normal değerleri yaşla beraber değişmekle beraber laboratuvar çıktılarında 0 ile 4 arasında normal kabul edilir ancak 50 yaş altında normal değerleri daha düşüktür. Kan alınarak yapılan bu incelemenin yüksek çıkması her zaman prostat kanseri olduğunu göstermez bu tahlil prostatın her türlü hastalığında yükselir. İyi huylu büyümesi, enfeksiyonları, kanseri bu testi yükseltir. Hatta ortada herhangi bir problem yokken meni çıkışından sonra bile belli bir süre bu tahlilin yüksek kaldığı gösterilmiştir. Bu nedenledir ki PSA hastalığa özgü bir gösterge değil organa özgü bir göstergedir. Yani prostatın çoğu hastalığında yükselir.
Diğer bir önemli bulgu ise muayene bulgusudur. Makattan parmakla ile yapılan muayene prostat içerisinde risk oluşturabilecek herhangi bir nodül, kitle veya sertlik olup olmadığının anlaşılmasını sağlar.
Parmakla Prostat Muayenesi Her Zaman Gerekir Mi?
Erkeklerde prostat muayenesi endişe ve anksiyete yaratan bir durumdur sadece bunun için üroloji doktoruna gelmeyen ve şikayetiyle yaşayan erkekler olduğunu görüyoruz. Prostat bulunduğu yer itibariyle idrar kesesinin hemen altında ve bağırsağın son kısmının hemen önündedir. Prostat kalın bağırsağa yaslanmış durumda bulunur aralarında çok ince bir doku vardır. Nasıl karın ağrısı olduğunda doktor karın muayenesi yapıyorsa prostatta herhangi bir sıkıntı varsa bunun için yapılacak muayene çok önemlidir. Parmakla yapılan muayenede prostata ulaşılır ve prostatın önemli bir kısmı herhangi bir nodül veya kitle olup olmadığını değerlendirmek, enfeksiyonu düşündüren bir sıkıntı rastlanabilir mi diye incelenebilir. Düşünüldüğünden daha önemli bir muayene yöntemidir ancak hastalarda sıkıntı yaratacak ağrılı bir muayene işlemi değildir. Özellikle genç hastalarda bu muayene yöntemine duyarlılık daha fazla olduğu için muayenenin yapılıp yapılmaması üroloji kontrolüne göre karar verilir ancak prostatın direkt olarak muayene edilebileceği başka bir yöntem yoktur. Önemli olan doktor kontrolüdür eğer hasta istemez ise bu muayene yöntemi hastaya anlatılır ve bilgi verilir.
Prostat Kanseri Tanısı Konulduktan Sonra Ne Yapılır?
Prostat kanseri tanısı konulduktan sonra evreleme işlemi dediğimiz hastalığın yaygınlığını belirlemek için tomografi, kemik sintigrafisi, PET CT, PET MR yöntemlerinden üroloji uzmanının uygun gördükleri yapılır. Bu incelemeler patolojik evreye, muayene bulgularına ve PSA yüksekliğine göre kararlaştırılır.
Prostat Kanseri Her Zaman Tedavi Gerektirir Mi?
Bu hastalık adı kanser olmasına rağmen bazı yaşlarda tanı konulduğunda tedavi edilmeden takip edilebilir ancak izlem dediğimiz bu takip protokolü yakın doktor kontrolünü gerektirir. Hangi durumlarda takip yapılabileceği bellidir ve hasta ile doktor tarafından konuşularak karar verilir. Her hastada bu takip süreci uygulanmaz. Özellikle genç hastalarda daha riskli bir yöntemdir.
Prostat Kanseri Tedavisi
İzlem dediğimiz herhangi bir tedavi yapılmadan yakın doktor kontrolü ile devam eden süreç belirli hasta gruplarında uygulanır. Buradaki temel kriter hastanın hayatını tehlikeye atmamak ve hastalığın ilerlemediğinden emin olmaktır. İleri yaş hastalarda takip yöntemi daha fazla uygulanır. Eğer hastalığın tedavisinin kendisinden daha fazla sıkıntı oluşturacağını düşünüyorsak ileri yaş hastalarda takip kararını hasta ve yakınlarıyla beraber tartışarak alabilir.
Ameliyat prostat kanserinde en sık uyguladığımız tedavi yöntemdir ve bugün için altın standart olarak değerlendirebiliriz. Bu hastalığın tedavisinde bu hastalığın ameliyat yöntemleri arasında açık ameliyatlar, laparoskopik ameliyatlar ve robotik ameliyatlar vardır. Temelde aynı işlem uygulanır. Hastanede kalma süreleri ve sondanın kalma süreleri uygulanan yönteme göre değişebilir. Önemli olan kişiyi kanserden kurtarmaktır bu nedenle en uygun yöntem kişinin üroloji doktoru tarafından kararlaştırılır.
Hormon tedavisi prostat kanserinde sık uygulanan bir tedavi yöntemi olmakla beraber genellikle tek başına uygulanmaz. Prostat kanserinin en önemli nedenlerinden birinin testosteron varlığı olduğu düşünülürse, bu tedavide amaç, hormon seviyesinin azaltılması esasına dayanır. İki şekilde yapılır, testislerin ameliyatı ve testosteron oluşturan bölümlerin çıkartılması ikinci yöntemse ilaç tedavileridir. İlaç tedavileri genellikle üç ayda bir yapılan enjeksiyonlar veya her gün alınan tabletlerle yapılır. Bu tedaviye ilerleyen dönemlerde direnç gelişebileceği için genellikle tek başına nadiren uygulanır.
Radyoterapi prostat kanserinin önemli tedavi seçeneklerinden biridir. Gelişen teknoloji ile beraber kullanıma giren yeni yöntemler radyoterapi başarısını oldukça arttırmıştır. Prostat kanserinde radyoterapi tek başına, hormon tedavisiyle beraber, ameliyattan sonra uygulanabilir.
Bunların dışında gelişen teknoloji ile beraber her geçen gün prostat kanserinde ameliyat yapmadan uygulanabilecek yeni tedavi protokolleri üzerinde çalışılmaktadır. Lokal olarak sadece kanserli bölgeye müdahale edilerek ameliyata ve ışın tedavisine bağlı yan etkilerden kurtulmaya çalışılır bu tedavilerdeki deneyim ve uygulanan hastaların uzun süreli sonuçları ortaya çıktığında kullanım şansları daha net belli olacaktır.
Prostat Kanseri Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?
Prostat kanseri tedavilerinde en etkin yöntemler ameliyat ve radyoterapi yöntemleri olmakla beraber her ikisinde de en çok çekinilen istenmeyen etkiler idrar kaçırma ve sertleşme bozukluklarıdır. Sertleşmeyi sağlayan sinirler prostatın çok yakınından geçtiği için bu ameliyatın tedavisi sırasında uygulanan yöntemler bu siniri etkileyerek ereksiyon problemlerine neden olabilir. Ne kadar ileri teknoloji yöntemler kullanılsa bile amaç hastayı kanserden kurtarmak olduğu için içeride doku bırakılmamaya çalışılır ve bu da ereksiyon kusuru ihtimalini arttırır. İdrar kaçırma problemleri ise gelişen teknoloji ve ameliyat yöntemleri ile beraber oldukça azalmıştır. Kalıcı idrar kaçırma sıkıntısı daha az görülürken ameliyatlardan sonra kısa süre az miktarda idrar kaçırma daha sık görülür. Uygulanan Pelvik taban egzersizleri ile beraber bunların düzelme süresi hızlanır.
Tüm bu tedavilerin bunlar dışında yan etkileri de görülebilir ancak bunlar genellikle kısa süreli ve daha az görülen yan etkilerdir.
Prostat kanserinin ne kadar sık görüldüğü göz önüne alınırsa erkeklerde bu konuda bilinçlendirme çok önemlidir. Erken dönemde tanı konulduğunda yüksek tedavi başarı oranlarına sahip bu hastalığın tanısında gecikildiğinde maalesef hayatı tehdit eden sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle 40 yaş sonrası erkeklerde üroloji kontrolü önem kazanmaktadır..
Prostat Kanseri Ameliyatı
Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser çeşididir. Her altı erkekten birinde görülen prostat hastalıkları her 100 erkeğin üçünde ölüm nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyo-ekonomik seviyenin artması ile beraber bu hastalığın görülme oranları da artmaktadır. Bu da demek oluyor ki yıllara göre prostat kanseri görülme sıklığı ve gelişmiş ülkelerde geri kalmış ülkelere göre görülme ihtimali artmaktadır. Prostat kanseri tanı konulduğu evreye göre tedavi şansı oldukça yüksek olan bir hastalıktır. Birden fazla tedavi şekli olan prostat kanserinin altın standart tedavisi Radikal Prostat ameliyatıdır. Bu ameliyat prostatın meni bezleri ile beraber kapsülüyle çıkartılması ameliyatıdır. Prostat kanseri ameliyatları ve iyi huylu prostat büyümesinde uygulanan ameliyatlar birbirinden farklıdır. İyi anlaşılması açısından genellikle hastalara şu örnek verilir. Prostatı bir portakal gibi düşünmek gerekirse prostat kanseri portakalın kabuğunda, iyi huylu prostat büyümeleri ise genellikle içinde gelişir. Yani iyi huylu prostat ameliyatlarında prostatın içinin alındığını, prostat kanseri ameliyatlarında ise kabuğuyla beraber bütün prostatın çıkarıldığını düşünebiliriz. Bu nedenle prostat ameliyatları için hep korkulan sertleşme bozuklukları ve idrar kaçırma problemleri daha büyük ameliyatlar olan prostat kanseri ameliyatlarının riskleri arasında sayılır.
Prostat Kanseri Ameliyat Çeşitleri
Prostat kanseri ameliyatı kapalı ve açık şekilde uygulanır. Yöntem genel olarak benzer olmakla beraber uygulanan cerrahiye göre hastanede kalma süreleri ve sondanın alınma zamanı değişebilir.
Robotik prostat kanseri ameliyatları laparoskopiye benzer yöntemle karın içerisine yerleştirilen endoskopik sistemlerin vücut dışından bir robot tarafından hareket ettirilerek prostatın çıkarılması ameliyatlarıdır. Son yıllarda oldukça popülerize olan bu yöntem deneyimli ellerde iyi sonuçlar vermektedir. Hastanın hastanede kalış süresini ve sondalı kalma süresini olumlu yönde etkiler.
Laparoskopik prostat kanseri ameliyatları ile yine benzer bir yöntemle ama robot olmadan prostatın Laparoskopik olarak çıkarıldığı ameliyatlardır. Robotik cerrahiden sonra daha az uygulanır olmuştur. Deneyimli ellerde başarı şansı yüksektir.
Açık prostat kanseri ameliyatları uzun süredir uygulanan etkinliği gösterilmiş prostata, çevre dokulara ve lenf nodlarına rahat ulaşımı sağlayan cerrahilerdir. Deneyimli ellerde başarı şansı oldukça yüksektir.
Prostat Kanseri Ameliyatının Riskleri
Prostat kanseri ameliyatları iyi huylu prostat ameliyatlarına göre çok daha büyük cerrahilerdir. Bu nedenle kanama, emboli, enfeksiyon, idrar kaçırma, setleşme problemleri gibi riskler daha fazla görülür. Hastaların en çok merak ettiği ve çekindiği iki risk idrar kaçırma ve sertleşme problemleridir.
Erkeklerde idrarı tutan kaslar yani kapak görevi yapan kaslar, idrar kesesinin boynunda ve prostatın altında bulunur. Prostat kanseri ameliyatlarından sonra bu kaslar zarar görebilir ve kişide geçici veya kalıcı olarak idrar kaçırma problemleri olası riskler arasındadır. Gelişen teknoloji ve kişisel deneyimlerin artması ile beraber kalıcı idrar kaçırma problemleri son derece az görülür. Ancak sonda alındıktan sonra bir süre tuvalete yetişemeden damla damla idrar kaçırma, öksürdüğünde güldüğünde birkaç damla idrar kaçırma, ayağa kalktığında idrar kaçırma gibi sıkıntılar izlenebilir. Kişiye bu konuda gerekli egzersizler tarif edilir ve gerekirse ilaç tedavisiyle beraber bu süreç daha kolay baş edilebilir bir hale getirilebilir. Bu cerrahinin deneyimli ellerde yapıldığında nadir görülen bir etkisi olarak kalmıştır.
Prostat kanseri ameliyatlarında hastalarımızın en çok çekindiği ve merak ettiği problem sertleşme problemidir. Sertleşmeyi sağlayan sinirler penise giderken prostatın kapsülünün hemen yanından geçerler. Bu sinirlerin ameliyat sırasında korunması ile beraber ereksiyon problemleri daha az görülmekle beraber yapılan ameliyat bir kanser ameliyatı olduğu ve birinci amacı kişiye kanserden kurtarmak olduğu için tümörün yerleştiği yere göre her zaman bu sinirleri korumak mümkün olmayabilir. Prostat kanseri ameliyatlarında idrar kaçırma için söylediğimiz olumlu rakamlar sertleşme bozukluğu için bu kadar yüksek değildir. Yani gelişen teknolojiye ve uygulanan yeni yöntemlere rağmen prostat kanseri ameliyatlarında sertleşme problemleri maalesef hala ciddi oranlarda karşılaşılabilmektedir. Ameliyatın esas amacı kişiyi tümörsüz hale getirmek olduğu için öncelikle bu amaca yönelik hareket edilip daha sonra ortaya çıkarsa sertleşme bozuklukları ile ilgili tedavi uygulanabilir.
Prostat ameliyatları uzayan insan hayatı ile beraber erkekler arasında oldukça sık yapılan ameliyatlar haline gelmiştir. Bu nedenle riskleri ve olumsuz sonuçları çok merak edilir olmuştur. Günümüz teknoloji ve ameliyat yöntemleri ile beraber prostat ameliyatlarının beklenen olabilecek olumsuz etkileri son derece azalmıştır. Ortaya çıksa bile bunlar ürolojik yöntemlerle baş edilebilir yöntem olarak kabul edilmektedir. Prostat ameliyatlarının kişinin sosyal hayatına ve vücut sağlığına verdiği olumlu etkiler düşünüldüğünde oldukça faydalı ameliyatlar olarak görülmektedir..
Prostat Kanseri Ve Ereksiyon Üzerine Etkileri
Prostat kanseri erkeklerde oldukça sık karşımıza çıkan bir problemdir. Yaklaşık olarak yapılan hesaplar her altı erkekten birinde prostat kanseri tanısı konduğu ve yüz erkekten üçünün de prostat kanserine bağlı hayatını kaybettiği yönündedir ki bu çok yüksek bir orandır. Prostat kanseri tedavisi tanı konulduğu evreye, hastaya bağlı faktörlere (yaş, ek hastalıklar, kilo) göre değişir. Prostat kanseri tedavisinden kullanılan tedavi yöntemlerinden en önemlisi radikal prostatektomi denilen ve prostatın tamamen alındığı ameliyat yöntemdir. Onun dışında hormon tedavileri, ışın tedavileri ve seçilmiş hastalarda izlem protokolleri de kullanılabilir.
Gelişen yöntemlerle beraber prostat kanseri tanısı oldukça artmış ve teşhis konulma yaşları da oldukça erkene kaymıştır. Genç hastalara erken dönemde prostat kanseri tanısı konulduğunda bunun tedavisindeki en önemli basamak ameliyat tedavisidir. Prostat kanseri ameliyatı genellikle kanser sonuçları açısından yüz güldürücü bir ameliyattır. Hastayı tamamen kanserden kurtarabilen bu ameliyat bazı değişikliklere neden olabilir. Prostat kanseri ameliyatından sonra olabilecek sonuçlar açısından hastaların en merak ettiği iki konu kalıcı idrar kaçırma sorunu ve sertleşme fonksiyonunda bozukluklardır. Ameliyat tekniklerinde ve yöntemlerinde meydana gelen değişikliklerle beraber bu ameliyatın hem onkolojik sonuçları hem de biraz önce bahsettiğimiz istenmeyen sonuçları oldukça iyi yönde düzelmiştir. Hastanın konforunu ciddi oranda etkileyen idrar kaçırma problemi ameliyattan sonra erken dönemde hastaların bir kısmında hafif şekilde görülebilirken önerilen egzersizlerle beraber aylar içerisinde tamamen kaybolacaktır ancak bazı hastalarda maalesef kalıcı idrar kaçırma problemleri olabilir ve bu yüksek oranlarda görülmez.
Ancak sertleşme bozukluğu için bu kadar iyimser konuşmak maalesef mümkün değildir. Ameliyat yöntemlerinin ve tekniklerin gelişmesine rağmen hastaların, değişik oranlara göre %70-%90’lık bir kısmında prostat kanseri ameliyatlarından sonra değişik derecelerde sertleşme bozukluğu görülebilmektedir.
Prostat kanseri ameliyatından sonra bu tarz problemlerinin görülmesinin bir nedeni de bu ameliyatların zaten sertleşme problemlerinin daha sık beklendiği yaşlarda yapılıyor olmasıdır yani zaten zayıf veya sınırda olan ereksiyon kapasitesi ameliyat sonrasından daha da bozulabilir. Bu nedenle ameliyattan önce hastalar bu açıdan da daha ciddiyetle değerlendirilmeli ve ameliyat sonrası etkiler açısından bilgilendirilmelidir.
Sertleşmeyi sağlayan sinirler penise gelirken prostatın çok yakınından hatta kapsüllerinin arasından geçerek gelirler bu nedenle bu sinirler korunmaya çalışılırken prostatın bir kısmı içeride kalabilir ve bu da kanser ameliyatları için istenmeyen durumdur. Ameliyatın birinci amacı kişiyi kanserden kurtarmak olduğu için ameliyat öncesinde gereken bilgilendirme yapılarak ameliyat uygulaması bu amaç üzerine kurulur. Prostat kanseri ameliyatlarından sonra hastaların bir kısmında ereksiyon kapasitesi aylar içerisinde yavaş yavaş düzelir. Bu aşamada destek tedaviler kullanılabilir. Prostat kanseri ameliyatlarından sonra bir grup hastanın ereksiyon fonksiyonları tamamen kaybolur. Bir kısım hastanın eskisine göre daha az olmakla beraber devam eder, bir kısım hasta ise ameliyat sonrası böyle bir problem yaşamaz.
Prostat Kanseri Ameliyatından Sonra Ereksiyon Bozukluklarının Tedavisi
Prostat kanseri ameliyatlarından sonra biraz önce bahsettiğimiz nedenlere bağlı olarak görülen bu problemlerde öncelikle sağlıklı bir değerlendirmenin belli bir süre sonra yapılabileceği unutulmamalıdır. Ameliyata bağlı travmalar nedeniyle bu bölgedeki varsa sinir hasarı zaman içerisinde düzelebilir. Ameliyat sonrası ereksiyon kapasitesinin erken dönemde düzelmesi ve cinsel hayatın normale dönmesi için yapılan bazı tedavi yöntemleri vardır.